Dünyanın en zengin yedi ülkesinin devlet veya hükümet başkanları, 1970 yılından sonra dünyayı sarsan bunalıma göğüs gerebilmek amacıyla tutarlı bir ekonomi politikası izlemek için 1975 yılından beri her yıl, bir araya gelirler. « Yedi Büyükler » (ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada) dünyanın en yüksek GSMH7ye sahip ülkeleridir. (Rusya toplam GSMH’si açısından Kanada;dan bir üst sıraya yerleşebilir).
Bu yedi ülke devletçiliğe az çok yer veren (Fransa, İtalya) liberal bir ekonomi benimsedi ve 1970 yılından bu yana derin sosyo-ekonomik değişimler geçirdi. Siyaset açısından bütün bu ülkelerde çok partili parlamenter rejim yerleşmiştir. İtalya’da Hıristiyan Demokrat Parti 1945 yılından bu yana yer almış, Japonyada Liberal Demokrat Parti 1955 yılından 1989 yılma kadar yasama meclisi seçimlerinde hemen daima salt çoğunluğu elde etmiş de olsa, bu ülkelerde siyasî partiler nöbetleşe iktidara gelir.
Tam veya yarı başkanlık sistemine geçmiş (ABD, Fransa), parlamenter monarşi (Japonya, İngiltere ve hatta Kanada) veya parlamenter cumhuriyet (Almanya, İtalya) statüsündeki bu yedi ülke demokrasiyle yönetilir. İster eski sanayi ülkeleri (İngiltere, Fransa), ister ekonomi devi ABD veya dünya çapında « ekonomik mucizeler » yaratan ülkeler (Almanya, Japonya, İtalya) olsun, bu ülkelerin hepsi de gelişmiş zengin ülkeler sıralamasının başında yer alır (ama bu durum söz konusu ülkelerde yoksul kesimlerin veya bölgelerin bulunmadığı anlamına gelmez).
Yedi zengin ülkenin dünya çapındaki ağırlığı
Yedi büyük ülkenin dünya çapındaki ezici ağırlığı çeşitli ekonomik ve sosyal verilerle kavranabilir. GSYİH bir ülkenin zenginlik düzeyinin göstergesidir ve Yedi Büyükler’de kişi başına yıllık gelir 17 500 dolarla (1991) dünya gayri safî hasıla toplamının yüzde 55’i düzeyindedir. (ABD’de 22 540 [1991] dolar, İngiltere’de 17 470 [1991]). Bu ülkelerle ancak yüzer sermayelerin sığmağı bazı küçük Orta Avrupa devletleri (İsviçre, Lihtenştayn), Kuzey Avrupa devletleri ve birkaç petrol üreticisi ülke (ama bu ülkelerde ortalamaların hiçbir anlamı yoktur) yarışabilir.
Bir ülkenin enerji tüketimi, sanayi alanındaki gelişmişliğinin göstergesidir; kişi başına hesaplanan enerji tüketimi aynı zamanda refah düzeyini vurgular. Dünyanın en ileri sanayileşmiş yedi ülkesi, dünya enerjisinin yüzde 40’ından fazlasnı tüketir (ABD tek başına dünya enerjisinin yaklaşık yüzde 257ini tüketmektedir); ne var ki Kanadalılar kişi basma 9 tep ile (1991) birinci sırayı alırken, İtalyanlar 2,6 tep ile (1991) yetinmektedirler.
Yedi ülkeden her birinin menkul değerler borsası dünya kapitalizminin kaleleridir. Tokyo, New York, Londra, Toronto, Frankfurt, Paris ve Milano borsalarındaki işlem hacmi, dünya sermayesinin toplam yüzde 88’ini ifade eder.
Bu yedi ülkenin dünya kapitalizmi üzerindeki egemenliğini sağlayan tekellerin en büyük ilk 25’i içinde, 11 Amerikan, 4 Japon, 4 İngiliz veya İngiliz-Hollanda, 3 Alman, 2 İtalyan ve 1 Fransız şirketi vardır.
Faal nüfusun sektörlere göre dağılımında en göze çarpan özellik, tarım sektöründe çalışanların sayısının azalması, buna karşılık hizmet sektöründeki büyümedir. Dünyanın en zayıf birinci sektörleri (iş yeri açısından) İngiltere’de yüzde 2,2 (1991) ile ve yüzde 2,9 (1991) ile ABD’dedir: bu durum rekor düzeydeki tarımsal üretimi gösterir. Buna karşılık, üçüncü sektör faal nüfusun hâlâ yarısından fazlasını istihdam eder ABD de yüzde 71,8 [1991], Kanada da yüzde 72,3 [1991]). Bu sayılarda söz konusu ülkelerin “Endüstri Sonrası” dönemine girdilerinin bir anıtıdır. Demir-çelik sanayii, artık sanayi gücünün ölçütü olmaktan çıkmıştır. Yedi Büyükler’den Kanada 1974 bunalımı öncekilerden daha fazla çelik üretilmektedir. Her yerde yeniden yapılanmalarla birlikte işçi sayısında indirime gidilmektedir. Rusya artık dünya çelik üretiminde birinci sırada değildir. Brezilya ve Güney Kore Fransa’yı
Geride bırakmıştır. Yakın tarihte yeni atılımlara rağmen, Yedi Büyükler dünya çeliğinin
yüzde 40’ına yakınını (1991) : üretebilmektedir. Amerika’nın en büyük grubu (Bethlehem Steel Corporation) dünya üretim sırasında ancak 14. sırayı alabilmektedir.
Buna karşılık Yedi Büyükler’in üstünlüğü, yüksek gelir düzeyindeki alıcı kitlesini hedefleyen yüksek teknolojiye dayalı sanayi dallarında tartışılmaz hale gelmiş andadır. Otomobil sanayinde dünyanın en büyük sekiz şirketi yedi büyük ülkenindir ve dünya üretiminin yüzde
75’ini sağlar.
Dünyadaki en büyük 20 otomobil üretim fabrikasının 17’si yedi büyüklerdedir; yalnızca Vaz (Rusya) ile Hyundai ve Kia (Günety Kore) bu sıralamaya dıaşarıdan girmeyi başarmıştır.
Yed: büyük ülkenin araştırma-geliştirme sanayileri alanındaki (bilgiişlem ve elektronikle birlikte) egemenliği daha da çarpıcıdır.
Dünya ticaretinin yüzde 70’i OECD ülkelerinin tekelindedir. Ulusal düzeyde, yedi büyük ülke ilk yedi sırayı alarak dünya ihracatının yüzde 55’ini, ithalatının yüzde 51’ini gerçekleştirir.
Büyükler Ve Daha Az Büyükler
Amerika Birleşik Devletle-ri’nin gücüyle rekabet e-debilecek gerçek bir Avrupa topluluğu (iktisadî ve siyasî) kuruluncaya kadar, ABD Batı dünyasına önderlik edecektir.
GSMH bakımından açık farkla birinciliği elinde tutan ve Kanada ekonomisini de ardında sürükleyen ABD, (kişi başına GSMH açısından da en önde gelenlerden biridir) büyümeyi sürdürmektedir. Bu ülke dünyanın en ileri tarım ve sanayi ülkesidir ve ticaret alanının da en büyüğüdür. ABD’nin dünya ithalatındaki payı düzenli biçimde artarken, dolardaki dalgalanmalar, yeni rakiplerin ortaya çıkması ve sanayi alanında rekabetin azalması nedeniyle ihracatında bir düşüş izlenmektedir. ABD’nin ticaret açığının büyüklüğü (84.3 milyar dolar [1992]), yeni uygulamaya konan koruyucu yasalardan, Avrupalı ve Japon ortaklarıyla giriştiği sert ticaret pazarlıklarından anlaşılmaktadır.
Japonya dünyanın ikinci büyük iktisadî gücü haline gelmiştir. Ticaret fazlasının yarattığı sermaye birikimi ve geleneksel aile tasarrufları (toplumsal güvencenin az olması nedeniyle) Japonya’yı dünyanın en zengin ülkelerinden biri yapmaktadır. Tokyo Borsası -bir süre için de olsa- New York Borsası’nın yerini almıştır; dünyanın en büyük sekiz bankası sıralamasında ilk yedi banka Japon bankalarıdır. Japonya en fazla alacağı olan ülkedir. Bu ülkenin zenginliği, dünya ekonomisindeki dengesizliğin hem nedeni, hem de sonucudur. Ayrıca Japonya’nın zenginliği, ABD ve AET’nin aldığı koruyucu önlemleri de açıklar. Japon sanayiciler ABD ve AET’nin aldığı bu önlemleri aşmak için yatırımlarını Kuzey Amerika’ya (otomobil) ve Avrupa’ya (e-lektronik) aktarmak zorunda kaldılar.
Almanya iktisadî açıdan Avrupa’da belli bir üstünlüğe sahiptir. Enflasyon oranının düşüklüğü, parasının sağlamlığı ve dış pazarlardaki üstün başansı (Almanya dünyanın en çok mal satan ikinci ülkesidir), hiç kuşkusuz en büyük sorunu nüfus olan bu ülkenin güçlü olduğu noktalardır.
Fransa GSMH sıralamasında dünyada dördüncüdür (1992). Tarımda, tarım ürünleri ihracatında (dünyada ikinci) gösterdiği yüksek verim, üstün teknolojiye dayalı sanayi kollarındaki başarı, Fransa’mn « Büyükler » arasındaki yerini haklı çıkarır. Ne var ki sanayi alanında yeterli rekabet gücüne sahip olmaması, Büyük Avrupa Pazan’nda risk yaratacak gibi görünmektedir.
Durgunluk yıllarının ardından, İngiltere’de üretim oldukça i-lerledi ve GSMH artışı 1980 yılından bu yana sanayileşmiş ülkelerde görülen (Japonya hariç) en hızlı artışa ulaştı. Özelleştirmede gösterilen başarı, verimsiz işletmelerin kapatılması, üretimde olumlu gelişmelere yol açtı.
İtalya dünyanın beşinci büyük iktisadî gücü haline geldi. GSMH’si İngiltere’ninkinden fazladır. Ancak bu parlak sonuçlar sanayileşmiş Kuzey ile yoksul Güney arasındaki büyük uçurumu gizleyememektedir.
Yedi Büyükler ve Üçüncü Dünya
Sanayileşmiş ülkelerin kalkınma yardımı olarak ayırdıkları para miktarının zenginliklerinin aynası olması hiç de şaşırtıcı değildir. Salt değer olarak, ABD ile Japonya, fonların en büyük destekçileridir: ABD (14,6 milyar dolar [1990]) ve Japonya’yı (10,9 milyar dolar [1991]) Fransa ile Almanya izler. Ancak, ABD’nin yardımlara ayırdığı pay düşerken, Japonya’nın payı düzenli olarak artmaktadır ve Japonya birinci sıraya yükselmek üzeredir.
GSMH yüzdesi bakımından en zengin durumdaki ülkelerin yardım oranları pek parlak sayılmaz. 1992 verilerine göre İskandinav ülkeleri ve Hollanda GSMH’lerinin yüzde 0,8-1’ini kalkınma yardımlarına ayırmaktadır. Bunu dünyada yapılan bu tür yardımların yüzde 8’ini karşılayan Fransa (GSMH’sinin yüzde 0,63’ünü ayırıyor) izler. GSMH’sinin yüzde 0,39’unu yardıma ayıran Almanya ile yüzde 0,3l’ini ayıran İtalya’nın paylan artarken, İngiltere (yüzde 0,31, Kanada’nınki (yüzde 0,46 düşmektedir. Dünyada en çok yardım yapan ülke olan ABD’ye gelince, ABD, GSMH’sinin yüzde 0,2’sini yardımlara ayırarak birinci sırayı ak. BM Genel Kurulu’nun (1964) ve Birleşmiş Milleder Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın (1964) önerdiği ABD’nin GSYİH’sinin yüzde l’ini vermesi dileği henüz gerçekleşmemiştir. Yedi Büyükler’in yardımsever oldukları pek söylenemez.
Bu ülkelerin devlet veya hükümet başkanlarının gerçekleştirdikleri yıllık zirve toplan-tilan, kâğıt üzerinde de kalsa Yedi Büyükler’in Üçüncü Dünya ülkeleri karşısında izleyecekleri ortak siyaseti belirlemek, (geçici de olsa) onlann sorunlarına e-ğilmek için bir vesile sayılır.
Üçüncü Dünya’mn borçları sorunu, Londra zirvelerinden birinde bütün boyudanyla ortaya çıktı ve tartışmaların odak noktası oldu. Sorun daha sonraki zirvelerde de gündeme getirildi. 1980’li yıllarda Fransa, ilgili ülkelerin dış borçlarında indirim yapılmasını öneren girişimlerde bulundu. Paris zirvesinden sonra bu yönde bir hareket başladı ve Meksika söz konusu uygulamadan yararlandı. °