Marco Polo’nun Macerası
1250’de Fransa Kralı Saint-Louis’nin ele geçirilmesi üzerine Haçlılar geri çekilirken ve Müslümanlar durdurulamadan yayılırken ortaya çıkan Moğolları, batılılar İslamiyet’e karşı oyabilecek tek güç olarak görmeye başladılar. 258’de Cengiz Han’ın torunu Hülagü’nün Jağdat’ı ele geçirmesi Büyük Pers imparatorluğu’nun sonunun habercisi oldu. Böylece Moğollarla komşu olan Müslümanlar, mların baş düşmanı haline geldiler. Moğolların Hıristiyanlığa olan eğilimleri de zaten sırf coğrafi olarak Roma’dan uzak olmalarından ayaklanıyordu. Hâlbuki Avrupa; Moğolları, papalığı ve Katolikleri kapsayan bir ittifakın hayaline kapılıyordu.
Moğol hükümdarlarının Hıristiyanlığı benimseyeceklerine dair söylentiler, iki toplumun birleşip Hıristiyan olması şeklindeki çılgınca bir ümitten güç alıyordu. Niccolo ve Matteo Polo’nun seyahatlerini de bu dini ve politik bağlama oturtmak gerekir. Marco Polo ise Çin’de 14 yıl kaldı. Geldiğinde, komşuları Tibetliler’den etkilenip Budizm’e yönelen şefleri Kubilay kadar, Moğollar’ı da Hıristiyanlığı benimsemekten çok uzak buldu. Bununla beraber, Moğollar, Çin Hanlığı’nın aksine yabancıları iyi karşılıyordu ve Marco Polo dili ve sarayın âdetlerini öğrendikten sonra hükümdarlık memuru oldu. Pekin’de veya Çin’in güneyinde büyük hanın verdiği görevleri üstlenerek Hindistan ve Seylan’a dek elçilikleri idare etti. Venedik’e döndüğünde Marco Polo, 1296’da bir deniz savaşı sırasında esir düşüp üç yıl bir Cenova hapishanesinde kaldı. Şans eseri Pizalı Rustichello adında bir aydınla aynı hücreyi paylaştı ve ona anılarını yazdırdı. Fransızca yazılan 4’Dünya Söyleşisi” veya “Harikalar Kitabı” adlı bu eser, Doğu’da kaldığı efsanevi dönemde karşılaştığı halkın âdetleri ve günlük yaşantısı hakkında eşsiz bilgiler vermektedir.
Polo Kardeşlerin Deniz Gezileri
Uyanık ve becerikli bir kişi olan Marco Polo’nun büyük amcası bir dükkân açı Kırım’da bulunan Sudak şehrine uzanan bağlantısını da sürdürüyordu. Bu bölge bütün kürklerin gittiği yerdi. 1260’ta Venedik’ten yola çıkan Polo Kardeşler de buraya geldiler. Altınordu Moğolları ile karşılaşınca mallarını aracısız alabilmek için Rusya steplerine doğru sokuldular.
1261’de İmparatorluğunun müttefiki olan Cenevizliler’in eline geçmesi üzerine arkalarındakilerden koptuklarını gören Polo Kardeşler Doğu’ya gitmeyi denediler. Moğolların yüce kumandanı ve Çin Hükümdarı Kubilay Han’ın toprakları, aynı zamanda da İpek Yolunun konak şehri olan Buhara’ya yöneldiler. Daha önce hiç Latinler’le karşılaşmamış olan kbilay Han, Polo Kardeşlerle tanışmak istedi. Onlara, papaya verilmek üzere bir Mektup emanet etti. Bu mektupla, Kubilay Han, Hıristiyanlık felsefesi ve dinini öğretecek yaklaşık yüz bilginin kendisine gönderilmesini istedi.
Misyoner Elçiler
Moğolların Avrupa’da ilerleyişi durdurulduğu zaman Papa IV. Innocentius (1243-1254), Fransisken Tarikatı’ndan olan Jean’du Plan Carpin’i görevlendirdi. Bu din adamı, 60 yaşında olmasına rağmen Tatar topraklarına ulaşmayı başardı. Bu sayede 1246’da Büyük Han Güyük’ün taç giyme törenine ğ katılabildi. Güyük ise m Papa’dan bağlılık ve boyun eğme isteminde bulundu. Dönüşünde, göreviyle ilgili olarak kaleme aldığı, “Moğollar’ın Tarihi” adlı kitabında Jean du Plan Carpin, Orta Asya tarihi ve coğrafyasına dair değerli bilgiler ortaya koydu. Yedi yıl sonra, 1253’te Fransa Kralı Saint Louis, Hıristiyan dinini Moğollar’a yaymak isteyen yeni bir misyoneri hızla harekete geçirdi. Bu özel görevin verildiği kişi Guillaume de Rubroek idi. Üzerinde abası ve yalınayak bir halde, elinde de Alünordu hanlarından birinin oğlu olan Sartak’a verilmek üzere yazılmış bir mektupla İstanbul’dan gemiye bindi. Fakat kendinden önceki misyonerden daha fazla bir basan elde, edemedi. Kendisine, Moğol
İmparatorluğu’nun başkenti olan Karakurum’da, Fransa Kralı’nın boyun eğmesi, söylendi.